.

.

,

,

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.































3 Mart 2009 Salı

necip fazıl KISAKÜREK


ZİNDANDAN MEHMEDE MEKTUP
çaycı, getir , ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük , duman duman erisin!
Zindan iki hece Mehmet im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de , geri adam, boynunda yafta.
Halimi düşünüp yanma Mehmetim!
Kavuşmak mı ?.. Belki .. Daha ölmedim!
Avlu ..Bir uzun yol .. Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli,
Bu yol da tutuktur hapse düşeli.
Git ve gel .. Yüz adım .. Bin yıllık konak ,
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir alem ki gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde;
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar , tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler , mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil.
Müdür bey dert dinler , bugün maruzat ?!
çatık kaş.. Hükümet dedikleri zat ..
Beni Allah tutmuş , kim eder azat?
Anlamaz ; yazısız, pulsuz, dilekçem,
Anlamaz ; ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik , mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat
Yalnız seccademin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni alnımdan sen öp seccadem!
çaycı, getir , ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük , duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan , yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
Duvar, katil duvar , yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger Beynimi içtin!
Sükut kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı , habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla hep yoncalanmış
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur,yeniden doğuş
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin , yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa , dimdik doğrul ve sevin!
Mehmet im sevinin başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin , eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş , gün batmış, ebed bizimdir!
NECİP FAZIL KISAKÜREK